24 Temmuz 2025 Perşembe
Aksu’nun liderliğinde kurulan SForce İnşaat ve Finansal Danışmanlık A.Ş., sürdürülebilir ve yenilikçi projeleriyle inşaat ve finans sektörlerinde fark yaratıyor. Şirketin amacı yalnızca estetik ve çevreci yapılar üretmek değil; aynı zamanda Türk markalarını küresel düzeyde temsil eden bir yapı inşa etmek.
SForce’un hizmet alanları arasında:
İnşaat: Çevreye duyarlı, modern ve işlevsel yapılar geliştirmek
İhracat: Yerli markaların dünya pazarındaki yerini güçlendirmek
Yatırım Danışmanlığı: Yabancı yatırımcılara Türkiye pazarında rehberlik sunmak
Gastronomi alanındaki girişimiyle de dikkat çeken Abdulsamet Aksu, Alsoroğlu Gıda markasıyla restoran ve kafe işletmeciliğinde kısa sürede başarılı bir konuma ulaştı. Kültürel çeşitliliği lezzetli tabaklarla birleştiren Alsoroğlu, yalnızca damaklara değil, aynı zamanda insan ilişkilerine de hitap eden bir marka olarak öne çıkıyor.
Aksu’nun bu sektördeki vizyonu, farklı kültürlerin yemeklerini aynı sofrada bir araya getirerek hem toplumsal etkileşimi artırmak hem de gastronomiye yeni bir boyut kazandırmak üzerine kurulu.
Abdulsamet Aksu, girişimciliği yalnızca kazanç temelli değil, topluma katkı sağlayan bir değer üretim aracı olarak görüyor. Kadıköy’deki merkez ofisinden yönettiği tüm faaliyetlerde etik ilkelere ve toplumsal sorumluluğa öncelik veren Aksu, özellikle genç girişimciler için rol model olmayı sürdürüyor.
Sürdürülebilirlik, inovasyon ve insan merkezli yönetim anlayışını iş yapış biçiminin temel taşları olarak belirleyen Abdulsamet Aksu, önümüzdeki dönemde yeni sektörlerde de yatırımlar yapmaya hazırlanıyor. Türk girişimcilik ekosisteminde dönüştürücü bir güç olma vizyonuyla hareket eden Aksu, ülkenin ekonomik ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunmaya kararlı.
Toplam 11,5 milyon Euro bütçeyle gerçekleştirilecek yatırım, yalnızca temiz enerji üretmeyi değil, aynı zamanda bölgedeki tarımsal faaliyetleri sürdürülebilir kılmayı amaçlıyor. Projenin 18 ay içinde tamamlanması planlanıyor.
Güneşi Takip Eden Panellerle Daha Fazla Verim
Projede kullanılacak güneş panelleri, “sun-tracking” adı verilen, gün boyunca güneşin hareketini takip ederek ışınım açısını optimize eden bir mekanizmayla donatılacak. Bu teknoloji sayesinde sabit panellere kıyasla %15 ila %25 oranında daha fazla elektrik üretimi mümkün olacak.
Panellerin yerden en az 2.1 metre yüksekliğe monte edilmesi sayesinde ise tarımsal faaliyetlerin devamlılığı sağlanacak. Traktör ve diğer ekipmanların rahatça geçebileceği bu yapı, enerji üretimi ile tarımsal üretimin aynı anda, uyum içinde yürütülmesine olanak tanıyacak.
Yılda 21.336 MWh Elektrik: 6.000 Haneye Yetecek Güç
Ferrara’daki tesisin yıllık ortalama 21.336 MWh elektrik üretmesi öngörülüyor. Bu miktar, yaklaşık 6.000 hanenin yıllık enerji ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde. Ayrıca proje, geleneksel enerji üretim yöntemlerine kıyasla yılda 10 bin tonun üzerinde karbon salımının önüne geçilmesini sağlayacak.
Agrotech’ten Avrupa’ya Yeşil Enerji ve Tarım Hamlesi
Agrotech’in bu yatırımı, yalnızca şirketin uluslararası büyüme stratejisini desteklemekle kalmıyor; aynı zamanda Avrupa’da sürdürülebilir enerji ve tarım dengesine örnek teşkil eden öncü bir adım niteliği taşıyor.
Agrotech yetkilileri yaptıkları açıklamada, “Bu proje ile tarım arazilerinin enerji yatırımları uğruna kaybedilmesinin önüne geçiyoruz. Aynı anda hem enerji hem gıda güvenliğine katkı sağlıyoruz. Ferrara’daki bu örnek modelin, gelecekte farklı bölgelerde de uygulanabilir olacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Agro-PV Nedir?
Agro-PV (Agrovoltaics) sistemleri, aynı arazide hem güneş enerjisi üretimini hem de tarımsal üretimi mümkün kılan çift amaçlı teknolojilerdir. Bu yaklaşım, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynarken, tarım arazilerinin korunmasına da katkı sunar. Avrupa genelinde bu sistemlere olan ilgi hızla artmakta; Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerde devlet destekli teşvik mekanizmaları ile yaygınlaşmaktadır.
SANAYİ ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, 57’nci Uluslararası Kimya Olimpiyatı, 29’uncu Genç Balkan Matematik Olimpiyatı ve 9’uncu Avrupa Fizik Olimpiyatı’nda ödül kazanan öğrencileri tebrik etti.
Bakan Kacır, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, “Bilim olimpiyatlarında gençlerimizden güzel haberlerimiz var. Türkiye’ye gurur yaşatan öğrencilerimizi tebrik ediyorum” dedi. Bakan Kacır’ın paylaştığı görsele göre; Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlenen ve 90 ülkeden 354 öğrencinin yarıştığı 57’nci Uluslararası Kimya Olimpiyatı’nda Türk öğrenciler; 3 gümüş madalya ve 1 bronz madalya kazandı. Kuzey Makedonya’da düzenlenen ve 23 ülkeden 135 öğrencinin yarıştığı 29’uncu Genç Balkan Matematik Olimpiyatı’nda öğrenciler; 1 altın madalya, 1 gümüş madalya ve 3 bronz madalya aldı. Bulgaristan’da düzenlenen ve 40 ülkeden 189 öğrencinin yarıştığı 9’uncu Avrupa Fizik Olimpiyatı’nda öğrenciler; 1 gümüş madalya, 1 bronz madalya ve 2 mansiyon ödülü kazandı.
Edirne’de Söğütlük Millet Bahçesi’ne gelenler, lavanta suyu püskürten araçlar yardımıyla serinliyor.
Kentte mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklığından bunalan vatandaşlar, park ve bahçelerde vakit geçiriyor.
TOKİ Başkanlığınca Meriç Nehri kenarına yapılan Söğütlük Millet Bahçesi de vatandaşların serinlemek için gittiği mekanların başında geliyor.
Millet Bahçesi’ne gelenlerin serinlemesi amacıyla Vali Yunus Sezer’in talimatıyla yeni bir uygulama hayata geçirildi.
Özel donanımlı süpürme aracı yardımıyla bahçede temizlik yapılırken aynı zamanda lavanta suyu püskürtülerek ziyaretçilerin serinlemesi sağlanıyor.
Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ortaklığında yürütülen projeyle günde 400 litre lavanta suyu millet bahçesinin serinletilmesinde kullanılıyor.
Lavantanın sivrisinekleri uzaklaştırıcı etkisinden de yararlanılırken, özel donanımlı başka bir araç ile sivrisinek ve kenelere karşı ilaçlama yapılıyor.
Uygulama, vatandaşlar tarafından memnuniyetle karşılanıyor.
Bursa’dan Edirne’ye gelen Adnan Saraç, AA muhabirine, Söğütlük Millet Bahçesi’ni beğendiğini söyledi. Kafeler ve oturma alanlarının yeterli olduğunu belirten Saraç, temizlik ve verilen hizmetten memnun olduğunu dile getirdi.
Yaz mevsiminin aşırı sıcak geçtiğini ifade eden Saraç, “Burada lavanta suyuyla serinletmeyi de gördük. Güzel koku verdi, ferahlatıcı bir şey. Lavanta kokusu çok güzel. Hoşumuza gitti. Buradaki herkesi de memnun etti. Allah yapanlardan razı olsun.” dedi.
Hüseyin Altınalmazlar da arkadaşlarıyla Söğütlük Millet Bahçesi’ne gelerek piknik yapıp eğlendiklerini belirtti.
Lavanta suyuyla serinletme uygulamasını beğendiklerini anlatan Altınalmazlar, “Lavantanın ferahlatıcı etkisiyle serinliyoruz. Haşerelere karşı ilaçlama da başlamış. Bunlardan memnunuz.” diye konuştu.
Göksel Örs de uygulamanın faydalı olduğunu belirterek, emeği geçenlere teşekkür etti.
Azerbaycan basını, halkın bilinçlenmesinden devletin kuruluşuna kadar uzanan tarihsel süreçte bağımsızlık mücadelesinin en güçlü sözcülerinden biri olarak 150. yaşını kutluyor.
1875’te yayımlanan Ekinci gazetesiyle temelleri atılan Azerbaycan basını, sadece haber kaynağı değil, aynı zamanda milli kimlik ve özgürlük ideallerinin taşıyıcısı oldu.
Basın tarihinin öncüsü Hasan Bey Zerdabi’nin 1875’te çıkardığı Ekinci gazetesi halkın uyanışı için bir okul işlevi gördü. Türkçe yayımlanmasıyla halkla doğrudan temas kuran bu gazete, dilde ve düşüncede millileşmenin başlangıcı oldu.
20. yüzyıl başlarında basın, Çar Rusyası’nın baskılarına rağmen özgürlükçü fikirlerin taşıyıcısı haline geldi. İrşat, Terakki, Füyuzat, Molla Nasrettin gibi yayınlar, istibdat karşıtı duruşlarıyla milli hareketin zeminini hazırladı.
1918’de kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin en güçlü destekçilerinden biri yine basın oldu. Azerbaycan, İstiklal, Açık Söz gibi gazeteler, bağımsızlık fikrini halka taşıdı. Parlamento kararları, hükümet programları ve anayasa tartışmaları basın aracılığıyla halka duyuruldu.
Başta cumhuriyetin kurucusu Mehmet Emin Resulzade olmakla dönemin aydınları gazeteler aracılığıyla hem halkı yönlendirdi hem de uluslararası kamuoyuna seslendi. Dönemin Azerbaycan basını milli iradenin sesi, devletin temellerinin fikri mimarı oldu.
1920’de Sovyet işgalinin ardından Azerbaycan basını ağır sansür ve baskılarla karşı karşıya kaldı. Bağımsızlık yanlısı kalemler ya susturuldu ya da sürgüne gönderildi. Ancak yine de milli basın geleneği özellikle yurt dışındaki Azerbaycan diasporasında yaşamaya devam etti.
Türkiye, İran, Gürcistan ve Avrupa’daki Azerbaycanlı aydınlar, sürgün basını yoluyla mücadeleyi sürdürdü. Yeni Kafkasya, Azeri Türk, Odlu Yurt gibi yayınlar Sovyet propagandasına karşı hakikatleri duyurmaya çalıştı.
1991’de yeniden bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan’da basın, çok partili hayatın ve demokratikleşmenin en önemli dinamiklerinden biri haline geldi. 1. Karabağ Savaşı döneminde cepheden haber yapan gazeteciler, yalnızca bilgi aktarmadı aynı zamanda ulusal birlik duygusunu pekiştirdi.
Günümüzde de Azerbaycan’ın medya kuruluşları hem yurtta hem dünyada ülkenin sesi olmaya devam ediyor. 2020’de 2. Karabağ Savaşı sırasında medya, hem kamuoyunun bilgilendirilmesinde hem de uluslararası platformlarda haklı davanın anlatılmasında kritik rol oynadı.
150 yıllık direnişin kalemle yazılan tarihi
Azerbaycan basını, 150 yıllık tarihinde sadece haber vermekle kalmadı, fikir üretti, yön verdi, direndi ve yol gösterdi. Bugün bu gelenek, yeni nesil gazetecilerle dijital mecralarda da devam ediyor.
Azerbaycan’ın milli hafızası, çok büyük ölçüde bu 150 yıllık basın tarihinin satır aralarında yaşamaya devam ediyor.
“Azerbaycan basını, millete teslimiyet ruhu aşılanmasına izin vermedi”
Yeni Müsavat Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Rauf Arifoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Azerbaycan basınının kuruluşundan bu yana istiklalci bir çizgide olduğunu vurgulayarak, “Basın, Azerbaycan’ın bağımsızlığı uğruna her zaman mücadele verdi. Basın, bir ideolojik merkez oldu. Her zaman bağımsızlığı savundu.” dedi.
Basının, Ermeni işgaline karşı direnişin de merkezi olduğunu belirten Arifoğlu, “Azerbaycan basını, ister dış güçler isterse de iç düşmanlar eliyle millete teslimiyet ruhu aşılanmasına izin vermedi. Azerbaycan yenildi ama asla teslim olmadı. Bu noktada Azerbaycan basınının büyük payı vardır.” ifadelerini kullandı.
Arifoğlu, 150. yılını kutlayan Azerbaycan basınının birçok savaştan geçerek ayakta kalmayı başardığını söyleyerek, “Basınımız, çevremizdeki Rusça, Farsça ve İngilizce yayın yapan medya organlarının yürüttüğü dezenformasyona karşı kalkan görevi gördü. Azerbaycan basını tamamen milli ve istiklalcidir.” diye konuştu.
Azerbaycan basını, Karabağ Savaşı’nın ideolojik cephesinde aktif rol oynadı
Türkistan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Agil Camal da Azerbaycan basınının bağımsızlık sürecindeki rolüne dikkati çekerek, “Ulusal basın, Azerbaycan’ın bağımsızlığını yeniden kazanmasıyla özgürlüğüne kavuştu. Bu sürecin önemli bir bölümü Ermenistan işgali dönemine denk geldi. Basın, devletin, diplomasinin ve halkın özgürlük mücadelesinde ve Karabağ Savaşı’nın ideolojik cephesinde aktif rol oynadı.” ifadelerini kullandı.
Camal, Azerbaycan medyasının dezenformasyona karşı etkili mücadele verdiğini belirterek, bunun en net örneğinin 2. Karabağ Savaşı’nda görüldüğünü söyledi.
Türk medyasıyla kurulan işbirliğinin önemine işaret eden Camal, “Azerbaycan medyası, Türk medyası ile birlikte Azerbaycan gerçekliklerinin dünyaya aktarılmasında büyük rol oynadı.” dedi.